VLSI Devre Tasarımı
VLSI DEVRE TASARIMI
VLSI Giriş
Çok Geniş Ölçekli
Tümleşim (VLSI), binlerce transistorun tek bir yonga üzerinde
birleştirilmesi ile Tümleşik Devrelerin oluşturulması işlemidir.
Çok Geniş Ölçekli Tümleşim, 1970'li yıllarda karmaşık yarı iletken ve iletişim
teknolojilerindeki gelişmelerle başlamıştır. Günümüz teknolojilerinde birim
alana sığdırılabilen transistor sayısının milyarlar
seviyesine çıkması ile bu terim yerini ULSI ifadesine bırakmaya başlamıştır. İlk yarı iletken teknolojideki yonga 2
transistorden oluşmaktadır. Zamanla gerçekleşen ilerlemeler sayesinde birim
alana çok daha fazla transistor eklenebilmiş ve bunun
sonucunda daha fazla sayıda bağımsız fonksiyonların ve sistemlerin tümleşimi
gerçekleştirilmiştir. İlk tümleşik
devreler diyot, transistor, direnç ve kondansatör gibi devre elemanlarından
çok az bir kısmını içerebilmekte ve ancak bir veya birkaç mantık
kapısının tek bir araçta
toplanabilmesine imkân vermekteydi. Daha
eskilerden bilinen küçük ölçekli tümleşim (SSI) ve gelişen teknik bu mantık
kapısı sayısının bir
tasarımda yüzlerce sayıya kadar toplanabilmesini sağlamıştır. İlerleyen
iyileştirmeler neticesinde Geniş Ölçekli Tümleşim’ e yönelim gerçekleşmiş
ve bunun neticesinde en az binler mertebesinde kapı bulunduran sistemler ortaya
çıkmıştır. En son gelinen teknoloji çok daha ileri seviyede bulunmakta ve
günümüz mikroişlemcileri milyonlarca kapı ve
milyarlarca transistor içermektedir. Geçmişte, çok geniş ölçekli tümleşim 'den (VLSI) çok daha büyük tümleşimleri adlandırmak ve ayarlamak
için çaba sarf edilmiş ve en geniş ölçekli tümleşim (ULSI) terimi kullanılmaya
başlanmıştır. Fakat zamanla büyük oranlı kapılar ve transistörlerin ortak sistemlerde kullanılabilmesi bu ayrımı
tartışmalı hale getirdi. Çok geniş ölçekli tümleşimden daha ileri seviyedeki
tümleşimleri öneren bu terimler artık yaygın kullanımda değildir. Çok geniş
ölçekli tümleşim terimi eski bile olsa hala mikroişlemciler için yaygın
varsayım tüm mikroişlemcilerin çok geniş ölçekli tümleşim ve onun daha ileri
düzeydeki tümleşimi olduğudur.
Elektronik
Elemanlar
Elektronik, elektrik kullanarak bilgi işleyen,
taşıyan veya depolayan elemanları ve sistemleri inceleyen bilim dalıdır.
Özellikle serbest elektronların denetimini konu alır. Atom çekirdeğinin en dış
yörüngesindeki elektronun atom çekirdeğine daha zayıf bir kuvvetle bağlı
olmasından dolayı valans elektronun enerji seviyesinin arttırılması sonucu atom
çekirdeğinden koparılması prensibidir.
Elektronik cihazların temel yapı taşlarında silisyum,
germanyum ve galyum gibi yarıiletken malzemeler kullanılır. Bu maddeler
aralarında mikro veya nano boşluklar bırakılarak elektronların bu elementler
arasında kuantum sıçramaları yani elektronların yörünge değiştirmesi sağlanarak
mantıksal işlemler yaptırılır. Bilgisayarın ve elektronik cihazların temel
çalışma prensibi bu ilkeye dayanır. Elektronik devre elemanları bir hastanenin
ameliyathanesinden bin kat daha temiz ortamlarda imal edilir. Bunun nedeni
gözle görünmeyen bir toz zerreciğinin bile mikroçip içindeki elektron
etkileşimine olumsuz etkisidir. Elektronik, kablo, motor, jeneratör, batarya, anahtar, röle, transformatör, direnç ve pasif elemanlar kullanarak enerji üretimi,
dağıtımı, anahtarlaması, saklaması ve dönüşümü ile uğraşan elektrik ve elektromekanik bilim ve teknolojilerinden
farklıdır. Bu farklılık 1906 yılı civarında Lee De Forest 'in zayıf
radyo ve ses sinyallerinin kuvvetlendirilmesine yarayan ve mekanik bileşeni
olmayan triyod' u bulması ile başlamıştır. 1950 yılına
kadar bu alan radyo teknolojisi olarak anılmıştır. Çünkü
temel uygulaması radyo iletimi, alımı ve vakum tüplerinin tasarımı ve teorisiydi.
Günümüzde birçok elektronik alet elektron kontrolü için yarı iletken elemanlar kullanmaktadır.
Yarı iletken konusu katı hal fiziğinin bir dalıdır. Bu başlık elektronik devre
tasarımındaki pratik problemlerin çözümü ile ilgilenen elektronik mühendisliğine odaklanmaktadır.
Sayısal Devreler
Sayısal elektronik devreler, elektronik devre üretim
teknolojisinin gelişimine paralel olarak gelişmiş ve önceleri elektromekanik
röleler, elektron tüpleri, ayrık transistorler ve yakın zamandan günümüze kadar
da tümleşik devreler kullanılarak gerçekleştirilmişlerdir. Tümleşik devre
teknolojisinin gelişmesiyle değişik özelliklerde lojik devreler ortaya
çıkmıştır. 1920’ li yıllardan itibaren röleler ve kontaktörler mantık
devrelerinde kullanılmaya başlanmıştır. Bunu elektronikte kısaca lamba olarak
adlandırılan elektron tüpünün kullanılması takip etmiştir. 1950’ li yıllarda
ayrık olarak direnç, diyot ve transistor kullanılan lojik devreler tümleşik
devreler haline getirilmiştir. 1980’ li yıllarda ise programlanma özelliğine
sahip sayısal elektronik işlemci ve denetleyici tümleşik devreleri
kullanılmıştır.
Analog Devreler
Genel olarak analog aygıtlar birkaç tip temel devrenin kombinasyonundan imal
edilir. Şimdiye kadar tasarlanan devrelerin sayısı çok fazladır. Sistemleri çok
sayıda bileşenden oluşur. Analog devreler kimi zaman doğrusal devreler olarak anılsa da, doğrusal
olmayan bileşenler de bulundururlar. Karıştırıcılar bu duruma örnek
gösterilebilir.
Modern devreler nadiren tamamen analog olurlar.
Performanslarını artırmak için dijital tekniklerden veya mikroişlemci tekniklerinden
yararlanılabilir.
Yorumlar
Yorum Gönder